İklim, Sağlık ve Gıda Krizini Fırsata Çevirmek

Kriz daha önce farkına varamadığımız ya da önemsemediğimiz problemlerin birleşerek şiddetli şekilde hayatımızı etkiler hale gelmesidir. Büyük bir tartışma sonrası kalp krizi geçiren kişi daha önce damarında meydana gelen bozukluğu ve onu meydana getiren sebeplerin farkında değildir. Tartışmanın kendisi krize neden olmaz, hali hazırda dolan bardağın taşmasına vesile olan son damladır. Kişi şanslıysa hemen kalbi durmaz ve hastane yetişir. Şansı yaver giderse stent, by-pass gibi tedavileri başarılı ilerler ve sevdiklerinin yanına, evine taburcu olur. Bu saatten sonra damarının sağlığını bozan kötü beslenme, sigara, hareketsizlik, stresi yönetememe gibi problemleri çözerse krizi fırsata çevirmiş olur. Hayat tarzını düzenleyen hastaların hayat kalitesi krizden sonra artar bile. 

Önümüzde kocaman bir krizler silsilesi duruyor. İklim krizi zaten zorlanmakta olan tarımsal sistemimizi ve sağlık sistemimizi daha da zorlayacak. Buradaki temel seçim kriz bize çarptıktan sonra mı harekete geçeceğimiz yoksa check-up’a girip aksayan yönlerimizi görüp hazırlıklı mı olacağımızdır. Kriz şiddetlendiğinde hayatta kalmamızı talihe mi bırakmalıyız, yoksa aklımızı ve birikimimizi kullanarak krize dirençli mi olmalıyız? Buradaki cevabı da seçimlerimiz belirleyecek. 

Yıllardır geleceği söylenen iklim krizi geldi, dünyanın ritmi değişti. Bir yandan görülmemiş büyüklükteki yangınlara şahit olurken, bir yandan sıklaşan sel felaketlerini yaşıyoruz,  kuraklık varlığımızı tehdit ediyor. Hesaplamalara dayanan öngörülere göre bu afetler şiddetlenecek. Gerek bireysel , gerek kurumsal olarak önlem ve uyum için yapılacak çok iş var.

Şimdi bir sihirli değnek Türkiye’nin üzerine değse ve bir anda doğa ile uyumlu hale gelsek bile dünyanın geri kalanı atmosfere sera gazı salmaya devam ettiği müddetçe sel, kuraklık, artan hayvansal ve bitkisel salgın hastalık riskleri devam edecek. Ancak iki güzel kazanımız olacak. Birincisi bu risklere daha dirençli olacağız, ikincisi dünyaya örnek olabilecek bir ülke meydana getirmiş olacağız. Bir sihirli değneğimiz olmadığına göre elimizdeki sınırlı kaynakların bu krizde sağ kalma becerimizi arttıracak krize uyum önerilerine harcamamız makul görünüyor. 

İklim krizine uyum açısından kuşkusuz en önemli konu su ve gıda güvenliğidir. Kuraklık rejimleri özellikle akdeniz havzasında son 20 senede giderek artmaktadır. Dünyamız 1.1°C ısınırken , akdeniz havzası 1.5°C’ye ulaştı bile. Bu yüzden akdeniz havzası en büyük hasarı alıyor. Son iki yılda akdeniz ikliminin hakim olduğu, İspanya, Fransa, İtalya, Yunanistan, ABD’nin Kaliforniya eyaleti, Avusturalya’nın güneyi tarihinde görülmemiş yangınlarla yüzleşti. Geçtiğimiz senelerde Antalya’mız da Büyük Manavgat Yangını ile bu dehşeti yaşadı. Kuraklık nedeni ile hali hazırda göller bölgesindeki bazı göllerimiz kurudu, bazıları ise hayat mücadelesi veriyor. Topraklarımızdaki organik madde içeriği azaldı ve arazilerimiz çölleşiyor.  İklim krizi yanlış tarımsal yöntemler ile birleştiğinde medeniyetimizi tehdit edecek sonuçlara neden olabilir desek abartmış olmayız sanırım. 

Tarımsal kuraklığın artışı gıda fiyatlarını ciddi şekilde etkileyecektir. Bunun sosyal sonuçlarının olmaması kaçınılmaz. İklim krizi ile mücadele edilecek çok cephe olmasına rağmen en önemlisinin tarımsal sistemimiz olduğunu düşünüyorum.  Krize yönelik çabalarımız; gıda bağımsızlığı, sağlıklı besin üretimi, ihracatta katma değer, çiftçinin güçlendirilmesi ve tarımsal üretimin özendirilmesi , kırsal kalınma dahil birçok kapıyı bize açacaktır. 

İklim krizinin tarımsal sistemler üzerindeki etki mekanizmaları şiddetlenmedir. Anadolu coğrafyası ilk defa kuraklık görmüyor. Buradaki temel konu şiddeti ve sıklığı. Örneğin Nisan ayında iki yağmur arası süre beş günden on güne çıkıyor. Ancak on gün sonra gelen yağış da iki kat şiddetli yağıyor. Toprağı besleyen usul usul yağışlar yerini yıkıcı yağmurlara bırakıyor. Bu da kuraklık döngüsünü şiddetlendiriyor. 

İkinci mekanizma sıcaklık dalgalanmalarının canlılar üzerindeki etkisi. Mevsimlerin kayması ile erken uyanan ağaçları don vuruyor, don olması gereken yerlerde don olmadığı için bazı böcek larvaları ölmüyor ve tarımsal hasara yol açıyor. Daha önce bölgede üreme fırsatı olmayan canlılar daha sık hastalık yapıyor. Fırtına , dolu yağışı gibi sıklaşan felaketler çiftçilerin altyapılarını zorluyor. Bunlar dünden bugüne olan şeyler değiller ve sürekli birikiyorlar. Öngörülebilir bir gelecekte bütün bunların sistemi kilitlemesi ne yazık ki muhtemel.

Mevcut toprak işleme teknikleri, bitki beslemedeki teknolojik gelişmeler, orman alanlarının hızla tahrip edilerek yeni tarım alanlarının yaratılması şimdilik tarımsal üretimimizi sürdürmemizi sağlıyor. Ama tüm dünyada giderek artan tarımsal enflasyonu bir semptom olarak ele almaz ve kök nedeni tedavi etmez isek bu işin tedavi maliyeti giderek artacaktır. Mevcut mekanik ve kimyasal tarımsal paradigmanın sürdürülebilir olmadığı BM-FAO tarafından şifahen kabul edildi (FAO 2014-15). Toprak sağlığı üzerine yapılan çalışmalar mevcut paradigmanın devamı halinde 2050 yılına kadar tarımsal alanların %90’nının gıda yetiştirmek için elverişsiz olduğunu öngörüyor.

Dünyamızı ısıtan sera gazı salınımlarının yaklaşık 5’te 1’i tarımsal üretim şeklimiz ve organik atıklar sebebi ile gerçekleşmektedir. Meyve, sebze atıklarının vahşi depolama alanlarında metan gazı oluşturması, kimya ve petrol bazlı tarımdan kaynaklı nitrojen gazı salınımı, yoğun tarımsal süreçlerin toprağı fakirleştirmesi nedeni ile orman alanlarının tarımsal üretim baskısına girmesi, endüstriyel hayvancılık buradaki temel sorunlar. Her krizin kendi fırsatını yaratacağının farkında olarak bu kısır döngüyü kırmak mümkün.

Öneriler

Tarımsal sitemimizi dirençli hale getirmek için çiftçilerin temelde 3 agroekolojik beceriyi edinmesini sağlamak gerek. Agroekoloji doğayı taklit eden tarımsal araçlar bütünü olarak isimlendirebiliriz. Bir bilgi notu olduğu için kitaplık konuları kısa kısa özetleyeceğim. 

  • Tarımsal biyoçeşitlilik
  • Toprak organik maddesindeki artış
  • Toprak koruyucu yöntemler

1-Tarımsal Biyoçeşitlilik

Finansal hizmetlerde sepet yapmak diye bir kavram var. Yani kişi tasarrufunun hepsini bir alana yatırması önerilmez. Tasarrufunu altın, hisse senedi, döviz, repo gibi enstrumanlara dağıtması istenir. Çünkü gelecek tam olarak bilinemez ve riski azaltmak gerekir. 

Bunun aynısını çiftçilikte de yapmak gerekir. Çiftçi toprağında yetiştirdiği ürünleri çeşitlendirmesi fiyat dalgalanmalarından etkilenmemesini sağlayacaktır. Aynı zamanda iklim krizinin getirdiği risklerden de korunmasını sağlar. Söz gelimi bu sene daha önceden pek görülmemiş domates bitkisine ciddi zarar verecek bir virüsün ortaya çıktığını varsayalım. Elinde sadece domatesi olan çiftçi ciddi zarar görecek zaten borç alarak yaptığı ekimdeki zararını daha çok borç ile çevirmek zorunda kalacaktır. 

Tarımsal biyoçeşitliliğin finansal dayanıklılık haricinde faydaları var. Toprak ile bitkinin ilişkisi zannedildiği gibi tek taraflı bir ilişki değil. Bitki de toprağa güneş ve havadan alarak ürettiği maddeleri veriyor. Toprak yaşam ağı olarak keşfedilen bu yapıda ; bitkiler, bakteriler, mantarlar, solucanlar, küçük ve büyük böcekler bir bağlantısallık dahilinde var oluyorlar. 

Toprak yaşam ağını kurmak ve korumak aslında tarımsal sürdürülebilirlikte ve iklim krizine dirençte yegane amacımız olmalı. Orman ekosistemini dayanıklı kılan bu toprak yaşam ağıdır. İnsan eli değmezse binlerce yıl yaşayabilen sistemlerdir ormanlar. 

A-Toprak yaşam ağı

Bitkilerle ilişkimizin günde 3 öğün yemek, sanayimizin temel girdisi, çoğu ilacın ham maddesi ve medeniyetimizin temeli olduğunu düşündüğümüzde; sağlıklı toprağın bitki yaşamını geliştirdiğini ve verimsiz toprağın verimsizlik yarattığını anlamanın ötesine geçmememiz hayret verici.

Sağlıklı toprağın belirtisi içindeki canlılık miktarı ve çeşitliliğidir. Sağlıklı bir toprakta solucan olur. Arılar, karıncalar, eklem bacaklılar , mantarlar her biri yaşam ağında üretimin parçasını oluşturur. Tabi gözle görmediğimiz bakteriler, mantarlar, tek hücreli hayvanlar da bu ağın önemli bir parçasıdır. 

Toprak Besin Ağı ; TEMA vakfı

Yaşamı dirençli kılan çeşitliliktir. Bu ağda bir parça kaybolduğunda sistem tökezler, birden fazlası yok olduğunda ise artık sistem saldırılara ve çökmelere açıktır. Tarımsal zehirler birkaç noktadan bu yaşam ağını kırar ve sistemi güçsüzleştirir. Tarımsal zehirleri az veya çok, herhangi bir miktarda kullanmanın sonucu, topraktaki “mafyaya” alan açmaktır. Tarım zehirleri toprak canlılarında büyük bir yıkıma neden olur. Harabeye ilk gelenler de genelde mafyatik tipler ve bozgunculardır. Sistemin oturması zaman olur. Bir daha yıkım olmadığı müddetçe.

Derin toprak işleme ve tek tip ürün yetiştirme toprak organik maddesini azaltır. Hem topraktaki canlılığın tarım zehirleri ile kaybı hem de derin toprak işleme ile organik maddesinin azalması toprak yaşam ağını tamamen parçalar. Artık tarım zehirlerine ve kimyasallarına bağımlı hale gelmişsinizdir. Madde bağımlısı gibi. Her seferinde daha çok zehir vermeniz gerekir ürün almak için.

Çalışmalar artık bize zehirli tarım kimyasallarınını topraktaki yararlı canlıların kaybına yol açarak toprak sağlığını ve gıdalarımızın besleyiciliğini bozduğunu gösteriyor. Tarım zehri kullanıldığında topraktaki yararlı ve zararlı canlılar ölüyor ancak yararlıların geri gelmesi zararlılara göre ne yazık ki daha yavaş. 

Sistemi toparlamak ve yeniden bu ağı kurmak için toprağa organik madde eklemeli ve toprağa gerekli canlılığı aşılamalıyız. Yararlı canlıların neler olduğunu ve faydalarını kabaca toparlayalım.

Bakteriler sümüksü salgıları ile toprak parçacıklarını bir arada tutar. Suyun ve besin maddelerinin öylece süzülüp gitmesini engelleyen kapanlar inşa ederler. Topraktaki organik maddeyi yerler ve bitkilerin alabileceği forma çevirirler. Geniş bir bakteri çeşitliliği zararlılar ile rekabete girerek bitkileri zararlıların saldırısından korur. Diğer canlıların besin maddesi olarak toprak yaşam ağının tabanını oluşturur.

Mantarlar bitkilerin %90 ile işbirliğine girerler. Mantarlar bitki köklerinin ucuna eklenir bitkinin topraktaki etki alanını yaklaşık bin kat arttırır. Bitkilerden şeker alır, bitkilere topraktan mineral ve su taşırlar. Toprağın madencileridirler. İşbirliğine gittiği bitkinin savunmasında yer alır, zararlı nematodları yerler. Mantarlar topraktaki organik maddeyi yer ve bunu bitkilerle paylaşırlar. Topraktaki mantar ağının bitki verimini %20-30 kadar arttırdığı ispatlanmış durumda. Kuraklık zamanında bu etki artıyor. Ayrıca gıdaların besleyiciliğini %30-50 civarında da arttırıyorlar. Sağlık açısından da oldukça önemli sonuçları var toprak mantarlarının. 

Eklem bacaklılar topraktaki diğer bakterileri ve mikroskobik canlıları yer ve sistemin dengede kalmasını sağlar. Sürekli toprak içinde hareket ederek toprağın havalanmasını sağlarlar. Solucanlar ile birlikte açtığı tünellerde bitki kökleri daha rahat büyür, su depolama kapasitesini arttırır. Toprağı işlemek için bedava mutlulukla çalışan canlıları kullanmak daha mantıklı değil mi?

Arılar ve diğer böcekler bitki tozlaşmasını sağlar, verimi ve gıda besleyiciliğini arttırır. Toprak yaşam ağınıdan kabaca bahsettim. Bu bilgileri çiftçilere aktaracak mekanizmaları hızlıca kurmamız gerekiyor. Türkiye’de yeterli kalifiye beyin gücü birikmiş durumda.

B- Çeşitlilik

Toprak altındaki çeşitliliğin faydasından bahsetmeye çalıştım. Toprak üstündeki çeşitlilik diğer önemli konu. Covid bize bulaşıcı hastalıkların nasıl yayıldığını ve nasıl korunmamız gerektiğini biraz anlattı. Sistem ne kadar düzgün kurulursa kurulsun yine de bulaşıcı hastalıklar ile karşılaşabiliriz. Bu noktada bizi koruyacak olan yine çeşitliliktir. 

Çoğu zararlı bitki ailesine özeldir. Tarlada sadece domates bitkisi hatta aynı domates çeşidi olduğunda bir köşede yerleşen hastalık etkeni gözden kaçarsa hızlıca tüm tarlayı ele geçirebilir. Dolayısı ile yapılması gereken karışık ekimdir. 

Lahanagiller, baklagiller, domatesgiller, kök sebzelerin beraber yetiştirilmesi hem finansal dayanıklılığı hem de zararlılara karşı dayanıklılığı sağlayacaktır. Birbirinin etkisini arttıran kardeş bitkiler (fasülye, kabak , mısırın birlikte ekimi gibi) dönüm başına alınan kaloriyi arttıracak aynı anda girdiyi düşürecektir. Bu konuda ileri bilimsel deneylerin de yapılması gerekir. 

  Tarlanın bir kısmının kesme çiçekciliğe ayrılması yararlı böceklerin tarlaya çekilmesini sağlayacaktır. Tarımsal ormancılığın sisteme eklenmesi rüzgar erezyonunu engelleyecek, iklimi yumuşatacaktır. Yine çiftçi gelirini destekleyici olacaktır. Çiftçilerin yarısı tarlaların kenar kısımlarını 3-4 sıra ağaçlandırılabilirse fırtınaların seralar üzerindeki etkisi azalacaktır. Geniş (ilçe ölçeğinde) ağaçlandırmalar mikroiklimi değiştirerek dolu sıklığını azaltır. 

Son olarak tavukçuluk ve hayvancılığın tarımsal sisteme entegre edilmesi şehir için gereken sağlıklı proteinin sürekliliğini sağlayacaktır. Çiftçi açısından hayvanların atığı gübre olarak kullanılacak yine çiftçilerin girdisini azaltacaktır. Bir dönüme yetecek kompostu 15 tavuk ile üretmek çeşitli yöntemler ile mümkün. Gübresini tavuktan çıkaran çiftçi için yumurta ek gelir olacaktır. 

Tarımsal çeşitliliği çiftçilere aktaracak mekanizmalar geliştirilmelidir. En zaman isteyen konu sanırım bu olacaktır. 

2-Toprak Organik Maddesi

Toprak yaşam ağından bahsetmiştik. Burada ağı başlatacak ve devamını sağlayacak yegane şey toprak organik maddesidir. Toprak organik maddesi canlı ve daha önce canlı olan maddelerin ayrışmış hallerinden oluşur. Canlılar bu toprak organik maddesini yer ve döngü başlamış olur. Zaman içinde yaşam ağı oturacaktır. Çeşitli yöntemlerle bunu 1-2 yıl içinde yapmak da mümkündür. 

Toprak organik maddesi topraktaki canlılık miktarını belirler. Maalesef topraklarımızda ortalama %1-2 civarındadır. Besleyici gıda yetiştirilmesi için toprağın ortalama minimum %5’i organik maddeden oluşmalıdır. Toprak organik maddesindeki 1 puanlık artış 1 dönüm toprakta yaklaşık 20 ton su tutar. Geleceğimizi şekillendirecek olan kuraklık ile mücadelede odağımıza almamız gereken toprak organik maddesidir. Fosil yakıt bağımlılığımızı azaltırken toprağa karbon ve yağmur suyu depolamaktan başka çaremiz yok gibi gözüküyor.

Toprak organik maddesini arttırmanın en hızlı yolu komposttur. Çiftçinin aklı gözüdür. Bizim bu sistemlerin hepsini en iyi şekilde çiftçiye anlatmamızın önemi olsa da işe yaramayacaktır. Bu soyut kavramlar borcu olan, o ay ürün kaldırmazsa tabiri caiz ise aç kalacak çiftçiye bir şey ifade etmez. Bizim her çiftçiye toprak organik maddesini %3-4’e kadar yükseltecek şekilde bedava kompost ulaştırmamız gerekiyor.

 Her çiftçi tarlasının 5’te 1’ini deneme için ayırabilir. Dönüme yaklaşık 3 ton kompost verilmesi toprak organik maddesini %1 arttıracaktır. Aynı anda çiftçiye kendi kompostunu nasıl üreteceği ile ilgili bilgilendirme yapılmalıdır. Organik madde miktarındaki artışı gözü ile gören çiftçi artık kendi kompostunu üretecektir. Bunun için yerel yönetimin bilgi broşürleri, toplantıları, dal parçalama ekipmanları sağlaması yeterlidir.

Şehir atıklarının kompostlanıp çiftçiye ulaştırılması ve toprak biyolojisinin sisteme dahil edilmesi tarımda tam anlamı ile paradigma değişikliği yaratacaktır. İklim değişikliğine karşı yapılacak en önemli adım bence budur. 

3- Toprak Koruyucu Yöntemler

Toprak korucu yöntemler ile geniş alanlarda toprak organik maddesini arttırmak mümkün. Gerekli yöntemler;

 Toprak devirmeksizin toprak işleme. Çizel ile toprağa tohum atılması. Toprak sürülerek devrilmediği zaman bitki kökleri toprak içinde kalarak çürür ve toprak organik maddesi artar. Konya’da çok güzel sonuçlar alındı. Antalya’da kuraklığın en fazla hissedileceği Elmalı ve Korkutelinde bu yöntem hızla yaygınlaştırılmalıdır. 

Örtücü bitkiler/ yeşil gübreleme hali hazırda çiftçi bilinci bu konuda arttı. Destekleyici tedbirleri arttırmak gerekir. 

Malçlama toprağın örtülmesi demektir. Malç toprağı güneşin yakıcı etkisinden korur, yağmurun toprağa sızmasını kolaylaştırır, toprak yüzeyindeki mikroiklimi iyileştirir, toprak besin ağını destekler. Malç olarak çeşitli kompost çeşitleri, saman, ağaç talaşı, yer örtücü bitkiler kullanılabilir. Ekin sapları geniş alanlarda malç olarak değerlendirilebilir.  

Yamaçlı arazilerde teraslama ve su tutucu hendeklerin inşası teşvik edilmeli. Anadoluda bu konuda tecrübeli çok taş ustası var. Onların bu sanatını korumak ve aktarmak gerekir. 

Malçlama kuraklık ile mücadelede önemli bir araç. Toprağın yüzeyi örtülü olduğunda toprak nemini korur, erezyon engellenir, toprak sıcaklığı düşer.

Sonuç yerine

Son 50 yılda besinlerimizin içeriğinde ciddi bir kötüleşme var. Besinlerimizdeki magnezyum, demir , flavinoid, antosiyanin, fenolik asit gibi mikronutrientler 1960’lı yıllara kıyasla %15 ile %65 azalmış durumda. On yıllarca eksik gıdalar ile beslenmek hepimizde farklı hastalıklara neden oluyor. 

Besleyici gıdadan mahrum kalan bedenimiz tarımsal sistemlerde kullanılan zirai zehirlerin ve diğer çevresel toksinlerin etkilerini azaltamıyor. Kanser, bağışıklık sistemi, allerjik hastalıklar hormonal sistem , romatizmal ve beyin hastalıklarının sıklığı çocuk ve erişkinlerde giderek artıyor. Bu hastalıkların uğramadığı ev kalmadı gibi. 

Agroekolojik ilkelere uyum bugünden yarına olacak bir iş değiş. Tarımsal paradigmayı değiştirmek belki on yıllar alacak. Ancak kazançlarımızı düşündüğümüzde beklememizi gerektirecek bir durum göremiyorum ben. Dışa bağımlı olduğumuz tarımsal ilaç, gübre, mazot gibi girdiler zaman içinde azalacak; temiz gıdanın yarattığı saplık faydası SGK, hastaneler ve emeklilik sistemleri üzerindeki yükü azaltacaktır.

İklim krizine, kuraklığa direncimizi arttıracak agroekolojik ilkeler gıdalarımızın besin içeriğinin tekrar eski haline gelmesini hatta daha da iyileşmesini sağlayacaktır. Krizi fırsata çevirmek budur. Tarımın ekolojik hale getirilmesi turizmi ciddi destekleyeceği gibi yeşil mutabakat kapsamında ihracatımızı da destekleyecektir. 

1 Comment

  1. stratejik gıdaları yetiştirmeye elverişli olmamıza rağmen bu gıdaları ithal ediyor olmamız bazı tedbirlerin yetersizliğini belli ediyor gibi. Umarım buğday arpa yulaf gibi stratejik tahıl ürünlerine daha fazla değer veririz.

    Beğen

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s